BALTACI DERESİNDE OKUMAMIŞ BİR ÇOCUK VARSA "ÖMER’DEN SORULUR." ÖNCEKİ SAYFANuhoğlu Vakfı’nın katkılarıyla başlatılan ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerini sınavlara hazırlama projesi çerçevesinde; pilot bölge Of ve Hayrat’ta bir eğitim seferberliği sürdürülmektedir Projenin finansmanı, proje ile ilgili durum tespiti ve ihtiyaçların belirlenmesi, proje için yetkin personelin görevlendirilmesi, tüm giderler için ödeme planlarının hazırlanması ve takibinin oluşturulması, sınava hazırlanan öğrencilere psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin verilmesi, rutin olarak öğrenci velilerine yönelik bilgilendirme toplantılarının yapılması bu büyük projenin samimiyetini ve başarı grafiğini öncelemektedir. Bu proje ile temel olarak, başarılı ama ekonomik sıkıntılarından ötürü dar alana sıkışmış öğrencilerin okul dersleri yanında takviye kurs almaları amaçlanıyor. 2006-2007 eğitim öğretim yılında OKS kursundan sınava giren 211 öğrenciden 166’sı çeşitli ortaöğretim kurumlarını kazandı. ÖSS kursundan 19 öğrenci çeşitli yükseköğretim kurumlarına yerleşti. Bu projeyle birlikte köy okullarındaki öğrenciler de ilçe merkezindeki öğrencilerle aynı kurs imkânlarına kavuşmuş oldu. Bu proje yörede mahrumiyetle mücadele çabasının gözde örneği olarak değerlendiriliyo Projeyi mercek altına aldık. Projenin mimarlarıyla, öğretmenleriyle, öğrencileriyle, servis şoförleriyle, velileriyle konuştuk. Of ve Hayrat’tan güzel izlenimlerle döndük. BU PROJE, HAYALİMİZDEKİ PROJEYDİ. İdris Kabahasanoğlu anlatıyor: (Milli Eğitim Of İlçe Şube Müdürü) Şube müdürü Adem Gündüz arkadaşımla birlikte göreve geldiğimiz zaman, hayalimizde olan bu proje üzerinde çalışıyorduk. Bu OKS’ye yönelik öğrencilerimizi yetiştirme projesi idi. İşin teorik boyutunu çözmüştük ama pratiğe nasıl geçirecektik? Bu tasarıma finansal desteği nasıl sağlayacağımızı düşünürken bir gün kaymakamımıza iş adamımız Ömer Çetin Nuhoğlu’nun Of ilçesinde eğitimin niteliğini artırmaya yönelik faaliyetler için hatırı sayılır bir kaynak aktarmak istediğini öğrendik. Bu kaynak bize oksijen verdi. Hepimiz, hemen ilçe milli eğitim müdürümüzle birlikte projemizi hazırlayıp, gözden geçirip kaymakamımıza sunduk. Kaymakamımız değerlendirmesini yaptıktan sonra projeyi vakfa sundu. Vakıf projemizi kabul etti Dershaneye gitme imkânı olmayan, uzak köylerimizde yaşayan maddi imkânsızlık içindeki öğrencilerimizi orta öğretimdeki diğer okullara ve üniversitelere hazırlamaktı amacımız. Bu amaçla geçen sene ilk defa 180 öğrenciye kurs imkânı sağladık. Bunların tamamı 8. sınıf öğrencisiydi. Kurs sonucunda 154 öğrencimiz sınava girdi. Bunlardan 115 tanesi sınavı kazandı. % 75 başarılı olduk. Bu yıl biliyorsunuz OKS sınavı değişti seviye belirleme sınavı adı altında bir sınav gerçekleşiyor. Bu sınavda da 6. ve 7. sınıflar bu yıl ilk defa sınava giriyor. Bu yıl 6.sınıfları da proje kapsamına soktuk ve biz bu sene yine 180 öğrenci ile işe başladık. Kursun bütün olanakları Nuhoğlu Vakfı başkanı Sayın Ömer Çetin Nuhoğlu tarafından sağlanıyor. Çalışma rutinimiz şöyle; çocuklarımızı köylerinden alıyoruz, minibüslerle kurs merkezimize getiriyoruz ve yine akşam çocuklarımızı köylerine bırakıyoruz. Ayrıca hafta içerisinde biz bu çocukların almış oldukları eğitimi yetersiz görerek yine günde 2 saat olmak üzere haftada 10 saat etüt yapıyoruz bununla beraber geçen yıl başarılı öğrencilerimiz ödüllendirildi. Özellikle bu kurslarda fen lisesi kazanan öğrencilerimize ve diğer başarılı öğrencilerimize Çetin Bey tarafından birer diz üstü bilgisayar hediye edildi. Ve bu yılda yine bu proje kapsamında tüm öğrencilerimiz ödüllendirilecektir. Her ay deneme sınavları yapıyoruz ve bu deneme sınavlarının sonunda da yine başarılı olan öğrencilerimize bir çeyrek altın veriyoruz. Yine bunu da vakıf karşılıyor. Bu şekilde bir çalışmamız var. Ve biz bu çalışmamızla beraber Türkiye’ye model olmak istiyoruz. Ve hayalimizdeki projeyi gerçekleştirmek istiyoruz. Bu projeye hayalimizdeki proje, diyoruz.” “Bir hayaliniz, bir ütopyanız gerçekleşiyor diyebilir miyiz?” “Evet, çok doğru. Kahvehane deki insanlar bu eğitim projesini konuşuyor. Bu kursu almak isteyip de alamayan birçok öğrencimiz var. Bu projeye başka iş adamlarımızı katabilsek daha birçok öğrenciye kurs imkânı verebiliriz. Ne yazık ki 2400 öğrenciden sadece 180 tanesine bu imkânı sağlaya biliyoruz. Velilerin çok talebi var. İmkânlarımız sınırlı olduğu için ekonomik sıkıntılar içinde olan birçok öğrencimiz maalesef kurslarımızdan yararlanamıyor. Kursta görev alan öğretmenlerimiz alanlarında çok başarılı olmuş eğitimciler. Vermiş olduğumuz kurslar sonucunda 10 öğrencimiz 4 yıllık fakülte kazandı. Bu öğrencilerimize vakıf tarafından burs veriliyor. Öğrencinin geleceği de bir bakıma garanti altında. Üniversiteleri bitiren öğrencilere iş imkânı da sağlamak için hazırlanıyoruz. Ülkemizde Çetin Nuhoğlu gibi iş adamlarına ihtiyacımız var. Diğer iş adamlarımıza da örnek olmasını diliyoruz. İNSANA YAPILAN YATIRIM Bir şiirinde “Biz yarış bittikten sonra da koşan atlarız” diyor S.Karakoç. Mücadele bitmeyecek hiç şüphesiz. Fakat Koşu atı gibi sınava hazırlatılan öğrencilerin bu ağır tempoda ruh sağlığı etkilenebiliyor. Planlama uzmanı ve rehber öğretmen Mustafa Kasap’a sorduk bunu. “Öğrencilere kişisel gelişim dersi veriyoruz gençlerimizi Türkiye’nin geleceğine daha bilinçli, daha verimli hazırlamak için öğrenci velileriyle konuşup ders programları hazırlıyoruz. Psikolojik yardım veriyoruz. Sınav kaygısı olan öğrencilerde sıkça görülen davranış bozukluklarını el ele verip çözümlüyoruz. Kemikleşmiş sorunumuz elbette yıllardır öğrencilerimizi koşu atı gibi yetiştirmemiz bir açmazdı. Bilinçli çalışmak esastır. Bunu önlemek için ise öğrencilerimize günde iki saat çalışmayı öngörüyoruz. Bunun dışında günde saatlerce ders çalışmayı ve test çözmeyi tavsiye etmiyoruz. Öğrencilerin devamsızlık gibi bir sorunları yok, köyden gelmelerine rağmen hiçbiri devamsızlık yapmıyor. Bu zorlu şartlara rağmen mücadelemizin gerekliliğine inanmış çocuklarımız bize enerji veriyor. Düşünün etüt saatlerinde bile devamsızlıkları yok. Mutluyuz, insana yatırım yapıyoruz. Gelecek için güçlü temeller oluşturuyoruz. Biz bu öğrencilere güveniyoruz ve inanıyoruz. Bu çalışmalar bir gün mutlaka bize dönecektir. Yavuz Akyıldız: (Fen Bilgisi Öğretmeni, Hayrat) “Nuhoğlu Vakfının açmış olduğu kursta fen bilgisi öğretmenliği yapıyorum. 2 yıldır çalışmalarımız devam ediyor. Buradaki amacımız yoksul aile çocuklarını akademik liselere kazandırmak. Nuhoğlu vakfına teşekkür ediyoruz. Geçen yıl bu yöndeki çalışmalarda iyi dereceler aldık bu sene de alacağımıza inanıyoruz.” Hüseyin Battal: (Sosyal Bilgiler Öğretmeni, Hayrat) “Kız ve erkek öğrenciler arasında bir ayrım var özellikle de kız öğrenci okutulmadığı için velilerde şöyle bir düşünce vardı; oğlan okusun, kızın neyine gerek okumak? Ama bu kursun açılmasıyla beraber eğitim seferberliği sanki yeniden başladı. Ailenin birisiyle görüşme yaptım. Kardeşim bu kursa gönderilmek istenmedi, ama şimdi “Yavrum git sırf bizim için oku en azından Of Anadolu Lisesini kazan ve oku…” diyorlar. Bu ciddi bir değişimin aynasıdır.” Sahil Aybaş: (Hayrat) “Edebiyat öğretmeniyim, bu okulda Türkçe derslerine giriyorum. Daha önce Balaban’da kalmıştım. Orada sadece erkek çocukları okutulurdu. Kız çocukları okutulmaz, okutmayı da düşünmezler. Bu yörede erkek çocukları ön plandadır. Onların da zeki, kendini gösterebilenleri okur, geri kalanların ise çay bahçelerinde amele lazım olduğu için fazla da üzerlerine düşülüp, okutulmaları düşünülmez. Balaban’da ilk yıl 9 kişiye sınav kazandırdık. Çocuklarını okutmak istemiyorlar, biz zorla sınava götürüyoruz. Harçlarını biz yatırıyoruz. İkinci yıl 14 kişi, ertesi yıl ise 17 kişi sınavı kazandı. Erkek çocuğunu bile okutmayan bir aile bu değişim rüzgârıyla beraber kız çocuklarını okuttular. Kızımız sağlık meslek lisesini kazandı. Bu bir ilkti elbette. DERYADA BİR KATRE OLABİLMEKCelâl Öğretmen enerjisini ayrıştırıyor. “Muhakkak Hayrat’ta elde edilen bu başarılar istenilen düzeyde değildir. Ancak bu kursun bu olumlu rüzgârla birlikte kurumsallaştırılarak daha nitelikli hale getirilmesiyle başarı daha da artacaktır. Bu güzelliklerin daha da yaygınlaşarak devam etmesi umuluyorsa diğer işadamlarımızın da yapmış oldukları hayırlara bunu da eklemeleri gerekmektedir. Böyle olacağına da inancımız tamdır.” Servis minibüsüne binip en uzak köye gidiyoruz. Yollar çukur ve taşlı. Kar ve yağmur sularından yer yer göl olmuş. Öğrenciler, bu dağlara istiflenmiş köylerden koşup geliyor. Yürüyerek gelmek istese 2,5 saatlik bir yolu var. Osman’ın çakmak çakmak gözleri. Kurs öğretmenleriyle aileyi evlerinde ziyaret ediyoruz. Bu ziyareti son anda öğreniyorum, meğer her hafta bir aile ziyaret ediliyor. Bu rutinleri mutlu ediyor beni. Yeniköy’deki bu kalabalık, yaşanası eski bir mahallenin yolunun iki yıl önce halk tarafından açıldığını öğrenince hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Hani yapılacak en büyük yatırım insana olan yatırımdı! Hani insan esastı. Osman Baş: (öğrenci)’a soruyorum, Osman çok dikkatli, yanıtlıyor: “Bu açılmış olan kursun çok faydasını görüyoruz. Askeri Lisesi sınavlarına başvurdum. Hazırlanıyorum. Kazanabilmeyi, askeri okulu kazanmak istiyorum. Öğrenci velisi: “Oğlan Balaban’da okuyordu. Sene başında Hayrat’ta okumak istediğini söyledi, gönderdim. Kurs alıyor, hazırlanıyor. Bu vakıf olmasa idi böyle bir imkân bulabilecek miydim? Çok zor… Yedi çocuğum var, her birine yetişmem mümkün değil elbette. Hayırsever iş adamlarının böyle bir şey yapması çok iyi oldu, destek olmalarının çocukların yetişmesi açısından faydalı olduğuna inanıyorum.”
İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN Hayaller… Hayaller… Hayaller… Hayalimdeki projeydi, diyor, İdris Öğretmen. Hayali gerçekleşiyor… Hayalimizdeki sınıftı, öğretmenlerdi diyor çocuklar, hayalleri gerçekleşiyor... Sanırım böyle aydınlık bir mimarinin, böyle zorlu projenin gerçekleşmesine, finansal desteğini esirgemeyerek destek olan vakfın aydınlık insanları “tüm bu hayallerin” gerçekleşmesinden mutluluk duymaktadırlar. Bu Ömer’dir, Filiz’dir, daha nice gönül varsılı insanlardır! Filiz, her çocuğun bir fidan olduğu bilincinde. Her çocuk için bir fidan dikmiş, onun sevincini, onun heyecanını yaşıyor. Bu zorlu maratonun sonunda diktiği fidanların yıllar sonra meyvesini gördüğünde, hiç şüphesiz en çok sevineni onlar olacaktır. Bu hayat ikliminden can suyunu alan metafor beni çok sevindirdi. İki “Ömer” var diyor konuşmasında bir bürokrat. Biri Halife Ömer’di. Fırat’ta bir kuzuyu kurt kapsa bu Ömer’den sorulurdu. İkincisi Nuhoğlu Ömer, Baltacı deresi vadisinde okumamış bir çocuk hiç şüphesiz ondan sorulur. Baltacı vadisinde okumamış bir çocuk varsa Ömer’den sorulsun, sorulsun ama maddi imkânı yerinde olan her varsılın katkılarıyla, adaletiyle, bağışıyla, özverisiyle binlerce Ömer neden olmasın? Nuhoğlu Vakfı üzerine düşeni özveriyle yapmaya gayret ediyor. Bu samimi proje mutlaka desteklenmeli, zenginleştirilmeli. En güzel yatırım insana yapılan yatırımdır, diyor hocamız. Çok doğru. Yok, olmayacak, geriye dönüşü olan en büyük mağaza, en büyük bina, en büyük makine, en büyük mülk insan değil midir? Dünya varsıllığı yel olur savrulur, ateş olur yanar, sel olur gider. Geriye kalacak olan hoş bir seda değil midir? Bu insana bir adanmadır, nefestir, eşrefi mahlûkat olan insanın onuruna aşk halidir. Dikilecek her fidanın birer orman olduğunu görmek kimi mutlu etmez ki? Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğüdünü hatırlayalım: “Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur… Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli… Mülkiyet, saltanat sende diye insanları hor görme. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın. HADİ BÜYÜKLER BU SEFERBERLİĞE EL ELE OMUZ VERELİM! (Mor Taka Haber) ÖNCEKİ SAYFA | |||||||
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| ÖNCEKİ SAYFA |