Muhammed sav’in hırkası.
İstanbul’da iki tane hırka vardır. Biri Topkapı Sarayı’nda Hırka-ı
Saadet Dairesi'ndedir. Hırka-i Saâdet veyâ Bürde-i Saâdet adıyla anılır
ve halifelik alametlerinden sayılır.
Diğeri ise Veysel Karani'ye verilen ve miras yoluyla günümüze kadar
gelerek Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii’nde korunan Hırka-i Şerif’tir.
Hırka-i Saâdet(Bürde-i Saâdet):
Muhammed’in şair Kâ'b Bin Züheyr'e hediye ettiği hırka. Kutsal emanetler
arasında sayılır. Erkek kardeşi Büceyr'in Müslüman olmasından hoşnut
kalmayan Kâ'b Bin Züheyr, Muhammed’i ve İslam’ı hicveden şiirler yazdı.
Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethinin ardından, Kâ'b Bin Züheyr için
idam kararı alındı. Müslüman olan Kâ'b Bin Züheyr, daha önce
yaptıklarından pişmanlık duyarak gizlice Medine'ye gitti, kendisini
tanıtmadan Muhammed’in huzuruna çıktı. Muhammed tarafından
affedileceğini öğrenince kendini tanıttı ve peygamberi öven ünlü şiiri
Kaside-i Bürde’yi yazdı. Kaside'yi çok beğenen Muhammed sav, sırtından
hırkasını çıkararak Kâ'b Bin Züheyr'e hediye etti.
Bu hırkayı Muaviye b. Ebi Süfyan satın almak istedi ve on bin dirhem
teklif etti ama Kâ'b Bin Züheyr onu satmaya razı olmadı.
Ancak ölümünden sonra Muaviye yirmi bin dirhem karşılığında hırkayı
satın aldı.
Sırayla Emeviler'e ve Abbâsiler'e geçen hırka bir süre Mısır'da korundu
ve Abbâsi halîfeleri tarafından bazı törenlerde giyildi.
Fiziksel Özellikleri: 1.24 m. boyunda geniş kollu ve siyaha çalan yünlü
kumaştan yapılmıştır. İç kısmı, krem renkli yünden kaba bir kumaşla
kaplıdır. Önünde sağ tarafında 23x30 cm. ebadında bir parçası noksandır.
Sağ kolunda da eksiklikler olan hırka 57x45x21 cm. ebadında üsten açılan
çifte kapaklı altın bir çekmece içinde, bohçalara sarılmış olarak
muhafaza edilmektedir. 1962'den beri Topkapı Sarayı’nda halkın
ziyaretine açıktır.
Veysel Karani’ye verilen Hırka-i Şerif:
Muhammed’in miraca çıkarken üzerinde bulunan bu hırka, Muhammed’in
vasiyeti üzerine Ali ve Ömer tarafından Veysel Karani’ye verilmiştir.
Veysel Karani evlenmediği ve evladı da olmadığı için bu hırka, ölümünden
sonra kardeşi Şihâbeddîn el-Üveysî’ye geçmiştir. 1500 yıllık bu kutsal
emanet, bugün Karani’nin torunları tarafından korunmaktadır.
Kutsal emanete sahip olan Üveys ailesi, Irak ve Güneydoğu Anadolu’da
ikâmet ettikten sonra burada sık sık meydana gelen çarpışmalar nedeniyle
Ziver el-Üveysî zamanında Kuşadası’na göç ederek burada Hacı Lolo
mahalline yerleşmişlerdir.
Aile uzun müddet ziraatla meşgul olmuş ve aşiret halinde yaşamıştır.
Sahip oldukları emanet nedeniyle bu aileye saygı gösterilmiş ve
kendilerine "hırka-i şerif şeyhleri" adı verilmiştir.
Aile, 1600’lü yılların başlarında Sultan I. Ahmed’in isteği üzerine
İstanbul’a gelmiş ve reisleri olan Şükrullah el-Üveysî’nin Fatih
civarında kiraladığı evde Hırkâ-i Şerif halkın ziyaretine açılmıştır.
Bu evin yetersiz kalması sebebiyle I. Abdülhamid, günümüzde Hırka-i
Şerif Camii avlusunda kalan mekana bir oda inşa ettirmiştir ve Hırka-i
Şerif, söz konusu odada 1780’den itibaren sergilenmeye başlanmıştır.
Ziyaretlerin yoğunlaşması sebebiyle bu oda da yetersiz kalınca, 1811
yılında, zamanın padişahı Sultan Mahmudû Adli tarafından oda yeniden
düzenlenmiştir.
Daha sonra bu oda da yetersiz kalmış, Sultan Abdülmecid, 1847 yılında
Hırka-i Şerif Camii’ni yaptırmıştır.
Günümüzde halen Hırka-i Şerif Camii’nde sergilenmektedir ve 1500 yıllık
bu kutsal emanetin sorumluluğu, Karani soyundan gelen şahıslara aittir.
1980’lerde, Fatih Müftüsünün emri ile hırka alınmak istenmiş fakat uzun
uğraşlardan sonra aile tekrar Hırka-ı Şerife sahip olmuştur. Veysel
Karani’nin 57. kuşaktan torunu olan Haşim Köprülü'nün eşi Nuriye
Köprülü'nün 2005 yılı Kasım ayındaki vefatından sonra, kızı Gülay
Köprülü bu görevi üstlenmiştir. Hırka-i Şerif, her yıl Ramazan ayının on
beşinden Kadir gecesine kadar öğlen ve ikindi namazları arasında
ziyarete açılır.
Fiziksel Özelikleri: Genç develerin boğazlarının altındaki tüylerden
dokunmuştur. Sekiz parçadan oluşur. 1.20 cm uzunluğundadır. Bej
renktedir. Cam kapaklı gümüş bir sandık içerisinde saklanmaktadır.
Hırkanın yanındaki küçük şişeden çevreye hoş bir amber kokusu yayılır.
Bu kokunun dünyada bir eşinin olmadığını rivayet edilir.
|