Ahir Zamanda gelecek ve
yeryüzünde adalet ve barış sağlayacak olan Hz. Mehdi'nin çıkışının
en önemli alametlerinden biri ’Ahit Sandığının bulunması’dır.
Sandık, gerek kutsal metinlere gerekse tarihi kayıtlara göre
ülkemizin Antakya ilindedir.
Peygamberimiz (sav)’in, Ahir
Zaman hakkında Kuran'ı Kerim'de işaretler olduğunu bildiren birçok
hadisi vardır. Bu hadislerden bazılarında bu dönem ile ilgili
kıssalardan bahsedilir. Bunlar; Hz. Zülkarneyn, Hz. Süleyman,
Ashab-ı Kehf, Talut ve Calut kıssalarıdır.
Peygamberimiz (sav)’in Ahir Zamanla ilgili olarak Talut
kıssasından bahsettiği hadisi şöyledir:
’Mehdi'nin yardımcılarının
sayısı Talut ile nehri geçenler kadardır.’
(Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)
Mehdi ve yardımcılarının
sayılarından bahseden bu hadis-i şerifte, Talut'un da ismi
zikredilerek onun ordusuyla bir benzerlik kurulmuştur. Bu durum
Hz. Mehdi ile Talut'un mücadelelerinde ortak hususiyetlerin
bulunabileceğini göstermektedir.
Kuran'da Bahsedilen
Ahit Sandığı
Kuran'ı Kerim'de Talut
kıssasında Ahit Sandığı’ndan bahsedilir. Peygamberimiz (sav)’in
hadislerinde de Ahir Zamanda gelecek olan Mehdi'nin Ahit
Sandığı'nı bulacağı haber verilmiştir. Bu noktada Ahit Sandığı'nın
halen bulunamamış olması önem kazanmaktadır. Bilindiği üzere
Mehdi'nin çıkışı ile ilgili bildirilen birçok Ahir Zaman hadisi
gerçekleşmiş ancak onun zamanında bulunacağı bildirilen Ahit
Sandığı henüz bulunamamıştır. Muhtemelen sandık da, ortaya çıkan
diğer Ahir Zaman hadisleri gibi kısa bir zaman içinde ortaya
çıkarılacaktır.
Talut kıssasında Ahit Sandığı'nın adının geçtiği ayet
şöyledir:
’Peygamberleri, onlara dedi: "O’nun hükümdarlığının
belgesi, size Tabut'un (sandığın) gelmesidir. Onda Rabbiniz'den
'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun
ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer
inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."
(Bakara Suresi, 248)
Ayette geçen ’tabut’ sözcüğü, sandık anlamına gelmektedir. Bu
sandık, Talut'un hükümdarlığının alameti içerisinde kutsal
emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığı’dır. Bahsi geçen Ahit Sandığı
yani Tabut'un içinde, üstünde ittifak edilen bir rivayete göre,
Hz. Musa'nin asası ile Tevrat levhaları ve Hz.Harun'un asası ile
sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktadır.
Ayete göre Ahit Sandığı Talut'un hükümdarlığının simgesi
olduğu gibi, rivayetlere göre Mehdi'nin de yeryüzünde kuracağı
hükümdarlığın simgesi olacaktır.
Peygamberimiz'in Hadislerinde ’Ahit Sandığı ve
Yeri’
Ahir Zaman; kıyamete yakın bir
vakitte Kuran ahlakının tüm dünyada insanlar arasında yaygın
olarak yaşanacağı bir dönemdir. Geçmiş dönemlerde yaşanan
ahlaksızlıklar, baskılar, zulümler, adaletsizlikler ve
dejenerasyon bu kutlu dönemde ortadan kalkacak, her türlü
sıkıntının yerini bereket, bolluk, zenginlik, güzellik, barış ve
huzur alacaktır. Teknolojide çok büyük gelişmeler yaşanacak ve
bunlar tüm insanların hayrı ve rahatlığı için kullanılacaktır.
Sandık da Allah'ın izniyle Hz Mehdi'nin gelişinin nişanesi olarak,
tüm insanlık için güzel günlerin müjdecisi olacaktır.
Ahit Sandığı, Kuran'da belirtildiği gibi, Allah'ın ’inananlar
için bir delili’ (Bakara Suresi, 248) olmasından dolayı, uzun
yıllardan beri inananlar tarafından aranmaktadır. Bu araştırmalar
sonucunda hala bulunamamış olması, Ahir Zamanın birçok alametinin
gerçekleştiği günümüzde bulunacak olmasının bir işareti olabilir.
(En doğrusunu Yüce Allah bilir.)
Sandık, Mehdi tarafından Ahir Zaman’da bulunup, -Talut'un
hükümranlığının belgesi gibi- hükümranlığının bir sembolü
olacaktır. Sandığın yeri hakkında farklı rivayetler olmakla
birlikte, biraz önce de belirttiğimiz gibi, bunlar içinde en çok
itibar edileni, sandığın Antakya'da olduğudur.
Bu konudaki hadisler şöyledir
’Ona Mehdi denilmesinin
nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir. Antakya
denilen bir yerden Tabut’u (kutsal emanetler sandığını) ortaya
çıkaracaktır.’ (Suyuti, el- Havi li’l Feteva, II. 82)
’O, kimsenin bilmediği bir duruma kılavuzlandığı için
kendisine ’Mehdi’ denilmiştir. O, tabut-u Sekine’yi Antakya
mağarasından çıkarır.’ (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)
’Mehdi, Rumlarla savaşmak için bir ordu gönderir. Onun
fıkıh bilgisi on aliminkine bedeldir. O, Tabut-u Sekineyi de
Antakya mağarasından çıkarır.’ (Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)
Hz. Mehdi, Tabutu Sekine'yi Antakya mağarasından
çıkaracaktır. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, 54)
Peygamber Efendimiz (sav)’in
hadislerinde, Ahit Sandığı'nın yeriyle ilgili olarak Antakya'ya
dikkat çekmesi son derece anlamlıdır. Bu ilimizde birçok doğal
mağara vardır ve buralar sandığın uzun yıllar saklı kalması için
çok elverişli yerlerdir. Bu mağaralar arasında ’Yedi Uyurlar’
mağarası olarak bilinen ve Ashab-ı Kehf'in yaşadığı düşünülen
mağara da mevcuttur.
Ahit Sandığı'nın bugüne kadar bu bölgede bulunamamış olması,
bölgenin coğrafi özelliklerinin zorluğundan ve teknik
imkansızlıklardan kaynaklanmış olabilir. Ancak yüzyıllardır
bulunamayan sandığın, son birkaç on yıl içinde gelişen teknolojik
imkânlar çerçevesinde bulunması mümkündür. Dahası sandığın
zamanımızda bulunacak olmasını tahakkuk eden diğer Ahir Zaman
alametleri de desteklemektedir.
Ayrıca böyle tarihi bir hazinenin, içinde bulunduğumuz
zamanda, üstelik de Türkiye'de bulunması oldukça anlamlıdır.
Manevi değeri yüksek olan bu sandığın bulunması için yapılan
araştırmalar bir an önce hızlandırılmalı, bölgenin her köşesi
ivedilikle gözden geçirilmelidir. Bu kutsal emanetlerin
bulunmasının sembolik anlamı, Mehdi'nin işareti olduğundan
sandığın bulunması, halkımızın şevk ve heyecanını artıracaktır.
Diğer yandan sandığın ortaya çıkartılacağı bölgenin Türkiye
sınırları içerisinde olması Hz. Mehdi'nin ortaya çıkacağı ülkeye
de işaret ediyor olabilir ki hadise bu yönüyle de farklı bir anlam
kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)
Tarihi
Belgelerde Ahit Sandığı
Tarihi kaynaklara
göre; Ahit Sandığı, Hz. Harun döneminin ardından Hz. Davud
döneminde şehrin Birleşik Yahudi Kralı'nın başkenti ilan
edilmesiyle Kudüs'e taşındı. Hz. Süleyman tarafından yaptırılan
mabede konulan sandık, MÖ. 587 yılına kadar Beytülmakdis'te kaldı.
Aynı yıl içinde Babil İmparatoru Buhtunnesar -Babil’in Asma
Bahçeleri'ni yaptıran kral- Kudüs'ü işgal etti ve o tarihten sonra
sandık kayboldu. Yaklaşık 500 yıl ortadan kaybolan sandığın,
tahrip edilemediği ve onu koruyan Levililer tarafından mabedin
altında hazırlanmış gizli bir bölmede saklandığı inancı yayıldı.
M.S. 70 yılında ise Roma valisi Titus’un Beytülmakdis'i
yıktırdıktan sonra bu yeraltı odasına da ulaştığı ve mabedin
kutsal eşyalarıyla birlikte sandığı Roma'ya götürdüğü
varsayılmaktadır.
Ahit Sandığı, M.Ö. 587 yılından bu yana bulunamamıştır.
Bununla beraber, Yahudiler sandığın ancak Mesih'in gelişinden
sonra ortaya çıkacağına inandıklarından sandığı yüzyıllardır
aramaktadırlar. Hıristiyanlar da sandığı Hz. İsa'nın yeryüzüne
kıyametten önce tekrar gelişinin alametlerinden olarak
gördüklerinden aramaktadırlar.
Tarihte kaydedilmiş ilk "sandık kazıları" 10. yüzyılda
Haçlılar döneminde Tapınak Şövalyeleri tarafından yapılmıştır. Bu
tarihten günümüze yapılan araştırmalarda sandığın izine
rastlanmamış ancak bu konu son dönemlerde birçok araştırmacının
ilgi odağı haline gelmiştir.
Şu anda Ahit Sandığı'nın yeri konusunda farklı görüşler
olmakla beraber temel görüş, sandığın M.Ö. 587 yılından itibaren
Kudüs'te saklandığı ve Romalı veya başka kavimler tarafından
tahrip edilmesin diye muhafaza edilmek üzere daha kuzeye, yani Şam
yakınlarındaki Taberiye'ye veya Antakya'ya götürüldüğüdür. (En
doğrusunu Yüce Rabbimiz bilir.)
Tarihi Kayıtlar Antakya'ya Dikkat Çekiyor
Ancak Sandığın yeri konusunda
özellikle üzerinde durulan şehir Antakya'dır. Romalıların
baskılarından kaçan Yahudi mezhebine ait Esseniler topluluğunun
bir kısmı Ürdün yakınlarında ve Lut Gölü kıyısında Kumran'a
sığındılar, bir kısmı da Antakya civarına yerleşti. İşte yaygın
olan görüşe göre, Antakya ve çevresine yerleşen Esseniler,
yanlarında Ahit Sandığı’nı da getirmişlerdi. Yüzyıllardır birçok
yağma ve baskınlardan korudukları sandık için güvenilir bir yer
aramışlar ve Antakya'yı bölgesel konumu ve coğrafi yapısından
dolayı sandığın korunması için uygun bir yer olarak görmüşlerdi.
Esseniler birçok yönleriyle diğer topluluklardan
ayrılıyorlardı. Kumran tarafına yerleşenler, kendilerini Tevrat'ın
çoğaltılmasına ve korunmasına adamışlardı. Antakya'ya yerleşenler
ise bütün hayatlarını Sandığın korunması ve muhafazasına
adamışlardı. Öyle ki bu uğurda canlarını feda edecek
derecedeydiler. Kendilerini toplumdan tamamen tecrit etmişler ve
kimse ile görüşmüyorlardı. Kendilerine ait çiftlikleri,
yiyeceklerini yetiştirdikleri toprakları vardı. Sandığın korunması
ise en önemli görevleriydi. Belki de onların bu titizlikleri
sayesinde sandık çok emin bir yerde ve bozulmaya uğramamış bir
durumda bulunmaktadır. (En doğrusunu Yüce Rabbimiz bilir.)
|