OF -
TARİHİ
Bazı yerel
yayınlarda Of'un Mitos'lu denizcilerce kurulan şehirlerden biri olduğu
ve M:Ö:312'de Pontus Kırallığı sınırlarına girene kadar bağımsız olduğu
yazılmakla birlikte bunu doğrulayan bir belge veya kaynak yoktur.
Of tarihi incelenirken mutlaka trabzon tarihi ile bir bütünlük
içinde ele alınması gerekir.Çünkü dönemin kaynakları bu doğrultudadır
Bölge ile ilgilien eskikaynak Heredot Tarihi'dir. Heredot , bölgeye
gelen Milletlerin bu bölgedeki Amazon (kadın savaşçı) denen bir
toplulukla karşılaştığını ,bunun dışında bölgede bazı yerli kavimlerden
bahseder.
Milletlerden önce Trabzon yöresinin Hititlre ait olduğunu,M.ö.1900
lerde Hitit İmparatorluğu'nun kurulduğu , M.Ö.1200'lü yıllarda Hititler
zayıflayınca Doğu Karadeniz'de Azzi'ler diye bir topluluğun oldu bütün
tarih ders kitaplarında yazılıdır.
Trabzon ve çevresi ile ilğili en geniş bilgi Ksenophon'un yazdığı
"anabasis" adlı kitapta vardır. M.Ö.400 yılında yazılan bu kitapta
Trabzon'un şehir dışındaki yerlerinden ve dağlarından bahsederken
bunları o dönemin isimleriyle geniş olarak anlatır. Miletler'in
Trabzon'u yaklaşık M.ö.750 yıllarında kurduğu bilindiğine göre aradaki
dönemde Of ' ta bağımsız bir yönetimin olduğu söylemek kesinlikle
yanlıştır.
Trabzon şehri Of ile birlikte Müslüman Türklerin eline geçtiği 1461
yılına kadar Of 'a sırasıyla koloniciler , Persler , Selevkiya Krallığı
, Pontus Krallığı , Roma imparatorluğu , Bizans İmparatorluğu , Trabzon
Rum Pontus İmparatorluğu hakim olmuştur. Rum Pontus İmparatorluğu
sözündeki Rum ibaresinin Yunanlılık ile hiç ilgisi olmayıp kelime olarak
Romalı manasına geldiği kesin hükümdür. Ayrıca özellikle Bizans
dönemimde ,Müslüman Arap ve Terklere karşı Bizanslılar çareyi
Balkanlardan getirdikleri bir çok Türk boyunu Trabzon ve Of ' tan
başlayarak güneye doğru Akdeniz sahillerine kadar yerleştirmekle
bulmuşturancak Ancak yerleşen bu insanlar genelde dağlık kesimlere
yerleşmişlerdir. Burada dilleri Rumca ( bugünkü Yunanca ' dan farklı ) ,
dinleri Hristyan , çoğu kültürleri Türk olan insanlar vardır. Yine bu
yöre insanı ile kafkas insanı arasında da kültür ve yaşam biçimi olarak
çok sayıda benzerlik vardır. Bunlar ile ilgili bir çok yayın Of-Hayrat
Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi'ndeki kütüphanede
bulunmaktadır.
Of , 1461 ' de alındıktan sonra O ' a ilk müslüman -Türk yerleşmesi
genellikle asker aileleri açısndan olmuştur. Of 'ta Solaklı ve Baltacı
deresinin adları da buraya solaklı ve baltacı bölüklerinden yerleşen
askerlerle ilgilidir. Of'a müslümanların yerleşmesi ile ilgili kesin
bilgiler arasında şu nufus bilgileri verilebilir :
1515 yılında Of'ta toplam 2465 Rum hane,49 müslüman hane
1554 yılıda Of'ta toplam 2822 Rum hane, 382 Müslüman hane
1583 Yılında Of'ta toplam 3237 Rum hane, 988 Müslüman hane vardır
1869 Trabzon Vilayet Salmanesine göre bu tarihte Of'ta 22.825
müslüman hane , 358 Rum hane , 1880 Trabzon Vilayeti salnamesine göre
Of'ta 25.943 Müslüman hane, 442 Rum hane idi .Salmanedeki hane
sayılarını bu bölgedeki erkek nufus olarak değerlendirmek gerekir.
Site operatöründen (
1461 yılında Trabzon osmanlılarca feth edildikten sonra Osmanlının büyük
savaşlarından ve iç karışıklıklarından faydalanmak isteyen pontus
meraklıları isyanlar çıkarmaktaydı.Osmanlı yönetimi bu durumu önlemek
için oradaki müslüman nufusu sun'i ve hızlı olarak arttırmak amacı ile
anadolunun çeşitli sancaklarından güvenilir aileleri bu bölgeye
getirerek boş arazilere yerleştiriyorlardı . Bu doğrultuda
Van,Konya,Aydın,Elazığ,Erzurum;amasya vs.gibi vilayetlerden pekçok aile
bölgeye getirilerek yerleşmiştir.Bizim ailemizde1600 lü yıllarda aydın,
germencik ,üzümlü köyünden üç kardeş ve aileleri olarak gelerek hundeze
yerleşmişler.Rus işgaline kadar bölgede yaşayan ailemizin işgal sonrası muhacirlikle
çorum ili sungurlu ilçesine gelmelerine mütaakip nufusumuzun yarısına
yakını hundeze dönmeyerek ankarada yerleşti , Halende Ankarada
yaşamaktadırlar. Hundezde kalanlar'dan bir kısmı cumhuriyetin ilk
yıllarında ekonomik nedenlerden dolayı Doğubeyazıt'a yerleşti. Daha
sonra tekrar hundez ve istanbul,Almanya vs. gibi dağıldık çünkü
nufusumuza göre orada fazla toprağımız yoktu(halen ailemizin toprağı
işlenmesede ailemizin adına durmaktadır.)
Osmanlılar döneminde Of ile ilgili en önemli olaylardan biri
Tuzcuoğlu memiş ağa isyanıdır. 1817 ' de Osmanlı ordusu Of'a girmiş
Tuzcuoğlu memiş ağa memleketi olan rizeden kaçarak Of'a gelmiş
,Oflularda vermeyince ordu of'a girmiş ,savaş başlayınca Memiş ağa
teslim olmak zorunda kalmıştı.Daha sonrada isyanlar Of dışında da devam
etmişti.(Bu isyanların sebebi ileride detaylı olarak anlatılacaktır)
Of ile ilgili yazılı belgeler daha çok tapu kayıtları ve mahkeme
kararlarında kendini göstermektedir.Bu kayıtlarda genelde arazi
anlaşmazlıkları ve bunlarla ilgili hüküm vardır.
Of asıl tarihi
başarısını 1916'da Ruslara karşı göstermiştir.1. Dünya savaşı sırasında
Doğu karadeniz'de cephe açan ruslar çok kısa bir zaman içinde Batum
kuşatmasını,Arhavi(gümüşlü)Savaşını,Abu deresi savaşlarını kazanarak
Rize'yi
işgal etmişti. Aynı rahatlıkla Of'uda geçebileceğini düşünen Ruslar,Mart
1916 da Of tabyalarında ummadıkları bir direnişle karşılaştılar. Şaşıran
ruslar geriden takviye kuvvet getirmelerine rağmen Of'lu yerli
milislerce püskürtüldüler. Tekrar hazırlıklara giren ruslar'a karşı bu
kez bizzat Trabzon valisi Kadir paşa komutasındaki birlikler, Of'lu
milisler ,Trabzon hapishanesinden Gönüllü olarak katılanlar Ve daha
sonra Çanakkale savaşının bitimi ile oradan sevk edilen askerlerle
birlikte Of ve çevresinde düşmana karşı amansız bir mücadele başladı. Bu
mücadeleye Çevre kasaba ve köylerden de insanlar katıldı . Ruslar bu
mücadelede 21 gün hiçbir varlık gösteremediler.bu arada durdurulan rus
işgalini firsat bilen bölge halkı güçlerinin düzenli bir orduya fazla
mukavemet gösteremiyeceklerini anlayınca kadın,yaşlı,çocuk,ve
hastalarını esir düşmektense muhacirliğe çıkardılar.(batıya göç
ettiler-bu arada benim sülalemde hundezden çorumun sungurlu ilçesine göç
ederek savaş yıllarında orada muhacir olarak yaşadılar) Günümüzde
Ordu,Samsun,Amasya ,Çorum,Ankara,Bolu;Adapazarı gibi bölgelere bu
dönemde gelerek yerleşen Of'lu aileler çoktur.
Of'lular Rusları 21 gün durdular. Ruslar karadan geçemeyeceklerini
anlayınca Donanmalarını devreye sokarak en büyük zırhlılarını
getirdiler.Doğudan Kalapatomos (iyi dere) Güneyden Bayburt sultan murat
yaylası istikametinden saldırdılar.Batıdan'da sürmene civarından karaya
asker çıkararak Of'u dört ateş arasında bırakınca Of düştü, İki yıl
esaret'ten sonra 28 şubat 1918 de tekrar Türk yönetimine kazandırıldı. (
Bu tarihi bilgi Of, Hayrat, Dernekpazarı, Ve kısmen Sürmene içinde
geçerlidir)(Of ve Çaykara Haşim Albayrak Ferşat yayınevi 2.baskı 1990
ankara cad.nakipoğlu işhanı no:60 cağaloğlu/ist.
Bu konuda ilave araştırma kaynak
www.hemsinli.com
Trabzon'un en eski ilçelerinden biri : OF
Tanzimat
döneminde yapılan idari düzenleme ile 1865 yılında ilçe olan of,1948
yılında çaykaranın ve 1990 yılında Hayrat'ın ilçe olmasından sonra bugün
55 köy,47 mahalle Of'un sınırları içerisindedir.
Merkez belediyesinden ayrı olarak Bölümlü,Cumapazarı,Gürpınar,Kıyıcık;Uğurlu,Eskipazar,ballıca
beldelerinde belediye teşkilatı kurulmuştur.
Of adının kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte bu konuda
çeşitli belirlemeler ve tahminler bulunmaktadır.
Bunladan birisi Koman türklerinde kullanılan (Vatanı Hiddetli bir
şekilde korumak )anlamına gelen OFŞİN kelimesinin zamanla kısaltmalara
uğrayarak OF olarak kullanılmaya dönüşmüş olabileceğidir.
İlçenin en biyük akarsuyu olan solaklı deresinin bir dönem
ilçenin adı olarak kullanıldığı,sulaklı kelimesinin Özbek Türklerinde
oymak adı olduğu ve ayrıca Of kelimesinin Silah anlamına geldiği dikkate
alınırsa Of kelimesinin Türkçe bir ad olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
HAYRAT'ın İDARİ DURUMU
Hayrat 1969 yılıda OF'a bağlı bir belde olarak belediye statüsüne
kavuşmuş 20 mayıs 1990 yılında ilçe statüsü kurulmuştur. 1991 de ilçe
kaymakamlığının kurulup göreve başlaması ile Resmi kurumların
teşkilatlanması başlamış,personel yetersizliğine rağmen bu teşkilatlanma
büyük ölçüde tamamlanmıştır.
İlçemize bağlı 3 adet belediye -Hayrat-Balaban-Gülderen
bulunmaktadır. Merkez belediyesi Balaban belediyesi 1969 yılında
Gülderen belediyesi ise 1999 yılındaki mahalli seçimlerden sonra fiilen
kurulmuştur.
Hayrat Merkez belediyemize bağlı 11, Balaban beledimize bağlı 12
Gülderen belediyemize bağlı 2 mahalle bulunmaktadır.
İlçemize bağlı köylere daha iyi hizmet götürebilmek amacı ile1995
yılında (Hayrat köylere hizmet götürme birliği ) kurulmuştur.
Son nufus sayımına göre ilçemizin nufusu 21.967 kişiden
müteşekkildir. Bu nufusun 7.661'i merkez ilçede 3.891 kişi balaban
belediyesinde 2.354 kişide gülderen belediyesi sınırlarında 8.061
kişide köylerde yaşamaktadır. Fakat hayrat nufus memurluğu kayıtlarına
göre ilçemizin nufusu 125.000 kişiyi geçmektedir. Bu sayıya bir o kadar
idari nedenlerden dolayı nufuslarını yaşadıkları bölgelere alarak
hayrat'tan kayıtları silinenleride koymak lazım.
Yüksek kesimlere çıktıkça nüfus yoğunluğu düşmekte ,Kış mevsiminde
ise nufusun büyük çoğunluğu ağır kış şartları nedeni ile ,eğitim ve
diğer bazı nedenlerden dolayı bölge dışına gitmektedir.
ilçemizin arazi durumu tarımsal gelişmeye imkan vermeyecek kadar
engebeli ,dağlık ,kayalık olduğundan zaten az olan arazilerden tatmin
edici verim alınamamaktadır.çay ve fındık,mısır,fasulye ile sınırlı olan
tarım potansiyelimiz bölge halkının göç etmesini adeta mecbur etmiştir.
Başta istanbul ve ankara olmak üzere ülkenin her yanına dağılan
hemşehrilerimiz.1960 dan itibaren başta almanya olmak üzere avrupaya ilk
giden lerden olmuştur.
Bugün adeta bütün dünyaya yayılan hemşehrilerimiz ata
topraklarından asla vaz geçmemiştir.Gelmeseler ve ihtiyaçları olsa bile
ecdatlarından kalan tapularını bölge halkına dahi olsa devretmemişler
bunu tarihlerine atalarına ihanet kabul etmişlerdir.
Her firsat bulduklarında bilhassa yaz aylarında uzun ve kısa vadeli
olarak köylerine gelmekte buraların tarifi imkansız çoğrafyasının tadını
çıkarmakta özlemlerini söndürmeye çalışmaktadırlar.Yaz aylarında
ilçemizin nufusu bu tatil aylarında 30.000 kişiyi geçmektedir.
Suudi arabistanlı bir misafirimiz bizim oraları görünce yemin ederek
siz dünyadada cennette yaşıyorsunuz .bunun şükrünü çok edin
demişti.Gerçektende öyle ama bize ne olduysa oldu atalarımızın
özelliklerinden nerede ise hiç bir tarafımız kalmadı
acilen eski hasletlerimize örf adetlerimize dönmeliyiz.
İLÇEMİZİN COĞRAFİ DURUMU dar bir vadide kurulu olması
nedeni ile fazla gelişmeye müsait değildir .ayrıca ilçe merkezinde
arazisi olan aileler. kendileri ilçenin gelişmesine ,sanayileşmesine
katkı sağlayamadıkları halde çevre köy ve mahallelerden ve gurbetden
geleceklere arsa imkanı vermemektedirler.Ya arazilerini satmıyorlar yada
istanbuldan dahi fazla değer biçerek adeta satılmasını engelliyorlar.
Halbuki dünyadada örneklerini gördüğümüz gibi yatırıma teşvik için
dışarıdan gelecek her türlü yatırım için başta idari akabinde yöre halkı
her türlü desteği ve güveni yatırımcıya vermek zorundadır. Eğer bu eski
kafadan ve fırsatçılıktan vaz geçmez isek devlet ekonomik tasarruf
tedbirleri gerekçesi ile ilçe hakkımız dahi elimizden alınarak tekrar
bir yerlerin üvey evlatlığına mahküm olabiliriz
Bölge idarecileri ilçeye yatırımın olmadığını iş imkanının
olmadığını söylesede ben biliyorumki ilçemizin mevcut arazisinin
mubalağasız yarısı tarıma kapalı rantibiyel olmayan hatta kullanılmayan
ormanlarla kaplıdır. İdarecilerimiz hep halkın arkasında kalmışlar
yöre halkını ilmi olarak aydınlatma kosunda çok pasif kalmışlar.çaya
bağımlı bir tarım politikası ile dünyanın çok önemli bir ürünü olan
fındığı nerede ise yok etmişlerdir. Bölgenin alternetif tarım ürünleri
mesela kivi gibi bizim kara üzüm gibi aslında keşfedilmemiş sanayi
hammaddelerimizdendir. Hayvancılık alt yapısının doğal olarak var olduğu
ilçemizde bu sektör resmi destek görmediğinden gelişmesi bir yana dahada
gerilemiştir.terör nedeniyle yok olan doğu anadolu hayvancılığını bizim
geliştirmemiz gerekirdi lakin her konuda hayatımızı kaplayan
nemelazımcılığımız böyle imkanları değerlendirmekten bizi
alıkoymaktadır.
|