TRABZON'UN
TARİHİNE BİR BAKIŞ
Yılın dört
mevsiminde yeşil bitki i örtüsü ile kaplı dağlık bir bölge olan
, Doğu Karadeniz'de eski çağlara ait arkeolojik kalıntılar için
pek araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle bölge tarihi Hellen
Kentlerinin kolonizasyon hareketinin başlangıç dönemine ait
efsanelerde yer alan bilgilerle başlatılmaktadır.
Oysa
araştırma yapılmış olan Bartın, Ordu arası sahil kesimlerinde
ilk Tunç Çağı yerleşimleri tespit edilmiş' ve yine Orta
Karadeniz bölgesinde Hellen kolonizasyonundan çok öncesine ait
Asur ve Fryglerin kolonizasyonunu düşündürecek bazı bulgulara
rastlanmıştır.
Doğu Karadeniz sahillerindeki Hellen kolonizasyonuyla ilgili
arkeolojik verilere dayalı bilgiler çok az olmakla birlikte bazı
tarihi kaynaklarda Trabzon'un M.Ö. 756 yılında kurulduğu
belirtilmiş ancak, herhangi başka arkeolojik verilerle
sınanmamış olan bu bilgi tüm Trabzon tarihi araştırmacıları
tarafından tartışılmadan kabul görmüştür.
Hellen kentlerinin M.Ö. 8 yy. daki keşif seyahatleri ve
Karadeniz sahillerinde koloni kurma hareketleri Kimmerlerin,
İskitlerin baskısı ile Karadeniz'in kuzeyindeki steplerden ilk
önce Kafkaslara oradan da Anadolu'ya girmesi ile kesilmiştir.
Taner Tarhan, Kimmerler konusundaki doktora tezinde bu
istilada kurulmuş bulunan bazı koloni şehirlerinin tahrip
edildiğini ve Karadeniz Ereğli'sinden doğuya doğru Sinop dahil
trabzon'a kadar olan kıyı şeridinin Kimmerler tarafından işgal
edildiğini,ortaya koymuştur.
Ancak Kimmer fırtınası durduktan sonra M.Ö. 670 yıllarından
itibaren Miletlilerin Karadeniz sahillerinde tekrar koloniler
kurmaya başladığı bilinmektedir. Daha yakın çağlara ait
kaynaklarda, Sinop, Kotyora (Ordu), Kerasos (Giresun) ve
Trapezus'un (Trabzon) Karadenizin güney sahillerindeki önemli
Milet kolonileri olduğunu bunların hepsinin ana kent Sinop'a
bağlı olduğunu belirtilir.
Ana kent Sinop'a bağlı olan bu kolonilerde yaşayanların,
çevrelerindeki yerli halkların dillerini öğrenip onlarla ticaret
yaptıkları M.Ö. 400 yılında Trabzon'dan geçmiş bulunan
Ksenophon'un Anabasis'inde anlatılır. Eserde ayrıca Trabzon
çevresinde yaşayan halklar hakkında bilgiler vardır. Bu
bilgileri değerlendirdiğimiz zaman Bayburt ile Doğu Karadeniz
Dağlarının güney bakarındaki bölgede Scytenler (İskitler),
Trabzon'un güneydoğusuna düşen dağlık bölgede Macronlar, Trabzon
çevresinde Kolkhlar, Torul bölgesinde ise Drillerin yaşadığını
söyleyebiliriz. Bunlardan Drillerin Trabzon kentinde yaşayan
kolonistlerin en amansız düşmanı olduğunu, hem Ksenophon hem de
daha sonraki asırlarda Trabzon bölgesi hakkında bilgi veren
diğer araştırmacılar tarafından belirtilir.
Pers Imparatorluğu döneminde Kappadokya satraplığına bağlı
olan Trabzon bölgesi M.Ö. 360 yıllarında Kappadokya
satraplığının ikiye bölünmesi üzerine Merkezi Gaziura (bugün
Turhal) olan Pontos Kappadokyası satraplığı içinde yer almıştır.
Perslerin Yunanlılarla olan savaşları esnasında Pers ordusuna
bir donanma ile hizmet eden Trabzon bölgesi halkı İ Perslerin
yenilerek güç kaybetmelerinden sonra Pers boyunduruğundan
kurtulmuşlardı.
Büyük
İskenderin doğu seferinde yol üzerinde bulunmadığı için Doğu
Karadeniz'in durumunda bir değişiklik olmamıştır. İskenderin
ölümün den sonra fethettiği topraklar komutanları arasında
paylaştırıldığı zaman Paphlagonya ve Trabzon'a kadar olar
Kappadokya bölgesi Eumenes'e verilmişti.
Emenues ve
imparatorluk naibi olan Pedrikas, iskender zamanında
bağımsızlığını korumuş olan pont kappadokyası satrabı I.
ariaranthes'i yenerek kuzey kappadokyanın
bir kısmını
feth etmişlerdi. Fakat İskender'in varisleri arasındaki
anlaşmazlıklar iç mücadeleye dönüşünce sahillere ulaşamadan
harekatlarını durdurmuşlar, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan
halklar ve koloni kentler bağımsızlıklarını devam
ettirmişlerdi.
M.Ö. 3. yy,
başlarında Pers kökenli I. Mithridates'in Ilgaz Dağları
eteklerinde kurduğu Pontos Krallığı kısa zamanda yayılmış, önce
ele geçirdiği Amasya'yı daha sonra da Sinop'u başkent yapmıştı.
Karadeniz sahillerinde doğuya doğru Samsun'dan Giresun'a kadar
olan bölgeyi ele geçiren Pontos Krallığının yayılmasını devam
ettirerek Kırım'dan Kafkas sahillerine kadar olan bölgeyi de ele
geçirdiğini biliyoruz. Fakat Harşit Çayı ile Çoruh Nehrinin
denize döküldüğü yer arasında kalan bölgede hakimiyet
kurulduğuna dair bir karııt yoktur.
Anadolu'yu
işgal etmek isteyen Roma ve Pontos'un savaşlarında Romalıların
Pontos Kralı VI. Mithridates'i yenmelerinden sonra Romalı
komutan Pompeidus M.Ö. 64 / 63 yılında Bithynia - Pontos
Eyaletini kurmuş ve bu eyaletin toprakları dışında olan
Kızılırmak ile Çoruh nehirleri arasındaki bölge Galatların
prenslerinden Deitoros'a verilmiştir
Roma siyaseti
M.Ö. 39'da imparatorluğun doğu sınırlarının güvenliğini sağlamak
için Roma ile Parthlar arasında bir tampon bölge oluşturarak bu
bölgeleri vasal krallar vasıtasıyla yönetmeyi uygun bulmuştu.
M.Ö. 26 yılında Roma imparatoru August, Pontos bölgesine
Polemon'u yasal kral olarak atamıştı. Polemon egemenliğini
doğuya doğru genişletmek için Kafkaslarda yaptığı bir savaşta
ölünce yerine karısı Pythodoris geçti.
Imparator
Gaius (M.S. 37-41) yaptığı düzenlemelerde Pontos bölgesine
çocukluk arkadaşı II. Polemon'u atamıştı. Nero zamanında (M.S.
5468) ise Parthlara karşı yapılan seferlerde Trabzon, doğudaki
Roma ordularının ikmal limanı olarak önem kazandı. M.S. 63
yılında Polemon'un ölümünden sonra Nero Polemon'un yönettiği
toprakları doğrudan Roma yönetimine almış ve Roma toprakları
gibi Legionlarla korunmaya başlanmıştı.
Bu
çerçevede bugün Gümüşhane'ye bağlı Kelkit'in Sadak köyünün
bulunduğu alanda bir Roma legionu konuşlandırılmış ve halkının
çoğunu asker aileleri ve emekli askerlerin oluşturduğu Satala
antik kenti kurulmuştu. imparator Vesoianus
döneminde (M.S. 69 - 79) bölgede askeri üslerin ve yolların
inşasına başlanmış ve Traijanus zamanında (89 - 117) Trabzon'da
bir darphane inşa edilmişti.
Trabzon
bölgesinde imar faaliyetleri imparator Hadrianus zamanında (117
- 147) da devam etmiştir. Seyahatleri ile meşhur Hardianus
Trabzon'u da ziyaret etmiş ve Trabzon'da liman, su kemerleri,
saray, hipodrum ve tapınaklar inşa ettirmiştir. Günümüzde Moloz
semtinde denizden doldurulan alanın altında kalmış olan bu
limanın mendireğine ait kalıntıları 196041ı yıllara kadar görmek
mümkündü.
Hardianus'un
Kappadokya valiliğine atadığı ünlü bilim adamı Arrianus valilik
bölgesinde çıkmış olduğu bir teftiş seyahatinde Satala'dan
Trabzon'a ulaşmış ve buradan Imparator Hadrianus'a yazdığı bir
mektupta Trabzon'daki imar faaliyetleri ile ilgili bilgiler de
göndermiştir.
Arrianus Doğu
Karadeniz sahillerinde Trabzon'dan doğuya doğru yapmış olduğu
gezi hakkında yazmış olduğu Periplos'un da Trabzon bölgesinde
yaşayan halklar hakkında da bilgiler vermiştir. Onun verdiği
bilgilere göre Trabzonluların Kollkhlarla komşu olduğunu,
Trabzon'la Gümüşhane arasındaki dağlık bölgede Canların
yaşadığını söyleyebiliriz. Arrianus eserinde ayrıca 'Trabzon'da
yaşayanların can düşmanı' olarak tanımladığı Canlar'ın Kralsız
yaşadıklarını, fakat kendilerini haydutluğa verip Romalılara
vergi vermeyi ihmal ettiklerini de belirtir.
Romanın Doğu
Anadolu'daki orduları için bir ikmal üssü olan Trabzon'un bu
parlak dönemi M.S. 257 yılında Karadeniz'in kuzeyinden inan
Gotlar / Boranlar tarafından işgal edilmesine kadar sürmüştür.
Bir baskınla şehir ele geçiren saldırganlar, şehri yağmalamış,
yakıp yıkmış ve kaçamayan halkı kılıçtan geçirmişti. Bu
tahribatın etkisi 30 - 40 yıl kadar sürmüş ve Trabzon bu süre
zarfında ıssız kalmıştı. şehrin tekrar şenlenmesi İmparator
Diocletanaus zamanında (M.S. 285 - 305) olmuştur.
Gerek Roma
dönemi gerekse onun devamı olan Bizans döneminde bölge halkı
bağımsız yaşama karakterini kaybetmemiş, fırsat buldukça Roma ve
Bizans hakimiyetine karşı ayaklanarak onlarla mücadele
etmiştir. Roma-Bizans kültürünün bölgede etkili olmaya başlaması
ile Hıristiyanlığın, devletin resmi dini olması ve devlet
desteği ile yerli halkların kültürlerinin eritildiği bir pota
olarak kullanılmaya başlanması ile olmuştur.
I.
Justinianus zamanında (527565) Bizans savunma sistemini
güçlendirmek için hudut bölgelerinde yeni kaleler zinciri
oluşturulurken bu imar faaliyetlerinden Trabzon da
yararlanmıştır. Surlar restore edilmiş, şehrin savunması
güçlendirilmiş, şehir su ihtiyacını karşılamak için yapılan su
kemerine şehrin koruyucu azizi olarak ilan edilmiş olan St.
Eugenes'in ismi verilmiştir.
Justinianus
döneminde şehir güçlendirilirken, şehrin güneyindeki dağlık
bölgede yaşayan ve o zamana kadar isyan halinde bulunan Canların
isyanı bastırılmıştır. Yerli komutanlardan Tzitas komutasındaki
kuvvetler Canları itaat altına almak için onların yaşadıkları
bölgeye seferler düzenlemiş, sık ormanları keserek yollar açmış,
yol güzergahına kuleler inşa ederek ulaşım emniyetini
sağlamışlardır. Canları itaat altına almak için uygulanan bir
diğer metod da onları Hristiyanlaştırmaktı. Bu başarılı
siyasetin sonucu Canlar arasında Hristiyanlık yayıldı ve giderek
Rumlaştılar ve Trabzon bölgesinin savunmasında çok önemli bir
unsur haline geldiler.
Trabzon
bölgesi Heraclius'un (610-641) Iran seferleri esnasında da
önemli roller üstlenmiştir. 622 ile 628 yılları arasında Iran
üzerine üç sefer Yeni Cuma Camii düzenleyen Heraclius bu
seferleri sırasında 625 kışını Sivas üzerinden çekildiği Trabzon
bölgesinde geçirmiştir. Iran ordusu Anadolu'yu boydan boya geçip
Bizans'ı kuşattığı zaman O, Trabzon'un doğusunda . Araklı
bölgesinde idi. Burada Karadeniz'in kuzeyinde ve Kafkaslarda
bulunan Hazar Türklerin liderleri ile görüşmüş, Bizans-Hazar
ittifakını sağlayarak Hazarların İran'a sefer düzenlemelerini
temin etmiş ve Sasani İmparatorluğunun yıkılmasını sağlamıştır.
7. ve 8.yy.'larda
Anadolu, Bizans ve Müslüman Araplar arasındaki savaşlara sahne
olmaktaydı. 705 711 yıllarında Ankara'ya kadar ilerleyen
Arapların aynı dönemlerde Trabzon bölgesine de akınlar yaptığını
biliyoruz. Bu savaşlarda Arap ordularında yeni Müslüman olmuş
Türk unsurları bulunurken Bizans ordularında da Karadeniz'in
kuzeyinde ve Balkanlarda faaliyet gösteren Hazar, Bulgar, Uz,
Peçenek, Kuman gibi Türk kitleleri bulunmaktaydı. Bunların bir
kısmı Hıristiyanlaştırılarak Anadolu'ya yerleştirilmişlerdi. Bir
kısmını da Trabzon bölgesine yerleştirilmiş olduğunu bölgede
mevcut eski yer isimlerinden anlıyoruz.
Doğu
Anadolu'ya yaptığı seferlerde Trabzon'u üs olarak kullanan bir
başka Bizans İmparatoru da II. Basileios (967 - 1025) idi. 1021
/ 22 kışını Trabzon'da geçiren imparator bu esnada Gürcistan
ARAP AKINLARI
Müslüman Arap
akınları 11. yy.'da yerini Selçuklu Türkmenlerine bırakmıştır.
Selçukluların Trabzon ile
olan ilişkileri 1048'de Erzurum bölgesine yaptıkları bir akın
ile başlamıştı. İbrahim Yınal kumandasındaki bu sefer esnasında
Selçuklular İspir, Bayburt bölgesi ile Doğu Karadeniz
Dağları'nın güney bakarına kadar yayılmışlar ve yerleşmişlerdi.
1071'de
Malazgirt Zaferi sonrası çığ gibi Anadolu'ya giren Türkmenlerden
bir grup da Trabzon bölgesini ele geçirmişti. Birkaç yıl
Türkmenlerin elinde kalan bölge, denizden İstanbul'a olan
bağlantısı nedeniyle daha sonra Türkmenlerden geri alınmıştır.
Bir ordu ile birlikte İstanbul'dan gönderilen Thedore Gavras
1075 yılında Trabzon ve yöresini Türkmenlerden geri almıştı.
Daha sonra Trabzon'a vali olarak atanan Thedore Gavras,
Trabzon'un sınırlarını Bayburt'a kadar genişletmiş, bölgeye
yapılan Gürcü akınlarının önüne geçmiş, sahilden iç kesimlere
olan geçiş noktalarında kontrolu sağlayarak bölgede bir savunma
sistemi kurmuş ve bölgeyi Bizans tan bağımsız bir şekilde
yönetmişti. 1098'de Danışmend Gazi'nin oğlu İsmail ile Bayburt
yakınlarında Çoruh Nehri kıyısında tutuştuğu savaşta öldürülen
Thedore Gavras'tan bir müddet sonra oğlu Gregory Taronites /
Gavras Trabzon valiliğine atanmıştır. Gregory çevrede bulunan
Türkmen Beylikleri ile ittifaklar kurmuş ve babası gibi
Bizans'tan bağımsız hareket etmiştir. Ancak 1107'de Bizans'tan
gelen John Kommenos kumandasındaki bir orduya yenilen Gregory,
önce Bizans'a gönderilmiş ama daha sonra affedilerek görevine
iade edilmiştir. 1119'da Trabzon valiliğinde atanan Costantin
Gavras da çevredeki Türkmenlerle kurduğu ilişkiler sayesinde
dedelerinin izini takip etmiş ve bağımsız hareket etmeye
başlamıştı.
Yunanca,
Laz'ca ya da Pontos Rumca'sı olmayan ve Haldiya menşeli olduğu
kabul gören Gavras ismine sadece Bizans sarayında değil '
Trabzon Rum Krallığı ve Selçuklu Sarayında da rastlıyoruz.
Bunlardan Ihdiyar addin Hasan bin Gavras, Sultan II. Kılıç
Arslan'ın vezirleri I arasında idi. 1185 yılında ayaklanan
Bizans halkı Kommenos hanedanını tahtan indirmiş yerine Angelos
hanedanını geçirmişti. Tahtan indirilen Andronikos Kommen (1183-
1185) ve oğlu Manuel öldürülürken Manuel'in oğulları 4 yaşındaki
Aleksius ve küçük kardeşi David akrabaları olan Gürcistan
Kraliçesi Thamar'ın adamları tarafından Bizans'tan kaçırılmıştı.
Gürcistan'da
büyütülen bu iki kardeş 1204 yılında Thamar'ın verdiği ve çoğu
Kumanlardan oluşan bir ordu ile Doğu Karadeniz sahillerinden
ilerleyerek Trabzon'u ele geçirmişlerdi. Aynı yıl, Bizans,
Haçlılar tarafından basılıp yağmalanmış ve Bizans yöneticileri
kaçıp çevre topraklarda devletçikler kurarken Bizans'ta da bir
Latin Devleti kurulmuştu. Trabzon'u ele geçiren Aleksius'un
kardeşi David, dedelerinin tahtını ele geçirmek amacıyla Batı
Karadeniz bölgesine kadar ilerlemiştir. Ancak burada yapılan
savaşlarda öldüğü sanılmaktaydı.1214’de Sinop yakınlarında
Selçukluların eline düşen Aleksius'tan sonra Sinop şehri de
Selçuklular tarafından ele geçirilmişti. Daha sonra Aleksius
yüksek bir fidye karşılığında serbest bırakılırken Trabzon
Krallığı da Selçukluların bir vasalı haline gelmişti. Trabzon'la
Selçukluların arası Kırım'ın Suğdak limanının 1223 yılında
Moğollar tarafından yağmalanmasından sonra Moğollardan kaçan
Müslüman tüccarların mallarına Trabzon donanması tarafından el
konması nedeniyle açılmıştı. Ganimetlerle yüklü olarak dönen
Trabzon donanması fırtınadan Sinop önlerine düşünce Sinop'taki
donanma komutanı Reis hayton tarafından esir edilmişlerdi.
Bu sırada,
Alaattin Keykubat'ın Doğu Anadolu'da seferde ölmesinden
yararlanan Trabzon Kralı Andronikos (1222-1235) Sinop üzerine
yürüdü ve şehri alarak esirlerini kurtardı. Olayı duyan Alaattin
Keykubat Hayton komutasındaki donanmayı denizden, Melik
Giyaseddin Keyhüsrev ve Atabek Mübarizeddin Ertokuş
kumandasındaki bir orduyu da karadan Trabzon üzerine göndererek
şehri kuşatır.
Ancak, şehrin
düşmekte olduğu sırada başlayan sağanak yağmurla, Trabzon
etrafındaki dereler taşar ve korkunç bir sel meydana gelir.
Yağmurdan perişan olan Selçuklu ordusu dağılarak geri çekilir.
Bu çekilme .esnasında yolunu kaybeden Melik, Maçka bölgesindeki
köylüler tarafından esir edilerek Trabzon'a getirilir. Melik'e
iyi davranan Andronikos onu hediyelerle babasına gönderir..
Böylece Selçukluların Trabzon üzerinde hakimiyeti de kalkmış
olur.
Trabzon Rum
Krallığı bu dönemde Harzemşahlarla müttefik idi. 1230'da
Selçuklu . ordusuna yenilen Harzemşahlardan kaçabilerıler de
Trabzon topraklarına sığınmıştı. Bu savaştan sonra Trabzon Rum
Krallığı 200 süvari yada 1000 atlı ile bir Trabzonlu Prensi
Selçuklu sarayına göndermekle yükümlü olmayı kabul ederek tekrar
Selçuklu boyunduruğuna girmişti.
1243'te
Selçukluların Moğollara yenilmesinden sonra Moğol hakimiyetini
kabul eden Trabzon Rum Krallığı daha sonra da Moğolların
batıdaki varisleri olan İlhanlılarla iyi ilişkiler
geliştirmişti. İlhanlıların başkenti Tebriz ile yapılan
ticaretle iyice zenginleşmiş olan Trabzon'da Ceneviz ve Venedik
kolonileri bulunmaktaydı. O tarihte Karadeniz sahillerinde bir
çok kolonilere sahip olan bu iki şehir II. Aleksius zamanında
(1297 - 1330) Trabzon'dan bir çok imtiyazlar elde etmişlerdi. Bu
dönem aynı zamanda Trabzon Rum Krallığı sınırlarının Türkmen
grupları tarafından sıkı bir çembere alındığı dönemdir.
13. yy.
sonlarında Krallığın sınırları Samsun'un doğusundan Harşit
boylarına kadar gerilerken sahilden yükselen dağların
üzerindeki yaylalar da Türkmen sürüleri tarafından işgal
edilmişti. Trabzon sarayı tarihçisi Panaretos'un verdiği
bilgiye göre 1301 de Çepni lideri Kuşdoğan, Giresun'u ele
geçirmiş, Ordu bölgesinde bir beylik kuran Bayram Bey 1313 ve
1322'de Trabzon üzerine iki sefer düzenlemişti. 1340 yılının
Ağustos'unda Trabzon'un güneydoğusundaki dağlarda sürülerini
yayan Akkoyunlular'a saldırıp birçok ganimetle geri dönen
Trabzon'lu Rumlara; Akkoyunlular 1341'de Trabzon üzerine
yürüyerek cevap verdiler. Şehri kuşattılar, çok sayıda insan
öldürdüler ve çıkardıkları bir yangınla şehri harap ettiler.
1343 yılında
Trabzon'a tekrar saldıran Akkoyunlular bu defa da şehri almaya
muvaffak olamadan geri döndüler. Münferid saldırılarla Trabzon'u
düşürmenin mümkün olmadığını anlayan Türkmenler 1348 yılında bir
ittifak oluşturarak Trabzon üzerine yürümeye karar verdiler.
Erzincan Emiri Ahi Ayna Bey, Bayburt Emiri Rikabdar Mehmet Bey,
Akkoyunlu Beyi Tur Ali Bey ve Çepnilerin lideri Bozdoğan'ın
birlikte yaptıkları saldırıda da sağlam kalesi olan Trabzon'u
ele geçirmek mümkün olmadı.
FATİH VE FETİH
Trabzon'un
çevresinde yerleşen Türkmenlerin ittifaklar kurmaya başlaması
Trabzon'u da harekete geçirmişti. Trabzon Kralı III. Aleksius
(1349 - 1390) Türkmenleri birbirinden layırmak ve bazılarını
Trabzon'un müttefiki haline getirmek üzere yeni bir siyaset
izlemeye başlamıştı. Bu siyasetin en önemli aracı da Türkmen
Beyleri ile evlendirilecek olan Trabzonlu prensesler idi.
Evlilik yolu ile ittifak kurulan ilk grup Akkoyunlular oldu.
Kız kardeşi Maria Kommen'i Tur Ali Bey'in oğlu Fahreddin Kutlu
Beyle evlendiren III. Aleksius'un oluşturduğu Akkoyunlu Trabzon
ittifakı Uzun Hasan'a kadar devam etmiş, Uzun Hasan da
Trabzonlu bir prensesle evlenmişti.
İkinci
evlilik ve ittifak 1357'de Trabzon üzerine yürümüş olan Giresun
ve Ordu bölgesinin beyi Hacı Emir'le 1358 yıllında yapılmıştı.
1379'da Trabzon üzerine yürüyen Kılıç Aslan ile aralarında
çekişme olan Taceddin oğulları Beyliği kurucusu Taceddin Bey'e
kızı Eudokia'yı veren III. Aleksius evlilik yolu ile üçüncü
ittifakını oluştururken, Trabzon Rum Krallığı etrafında bir
emniyet şeridi kurmuştu.
Harşit
vadisinin yukarı kesimlerinde Kürtün merkezli bir beylik tarihi
mezar kitabeleri kuran Çepniler'in üzerine 4 Mart 1380'de bir
sefer düzenleyen III. Aleksius bu baskında Çepnilerirı kışlık
çadırlarını yakarken, ellerinde bulunan Trabzonlu esirleri de
kurtarmayı başarmıştı.
1404 yılında
Trabzon'a gelen Ispanyol seyyah Clavijo'nun
bildirdiğine
göre şehrin kenarında Cenevizlilere ve Venediklilere ait iki
tane kule bulunuyordu.'° IV. Aleksius zamanında (1417 - 1429)
Cenevizlilerle Trabzonlular arasında bazı problemler çıkmış,
yapılan savaşta Ceneviz kalyonları Trabzon donanmasını yenmişti.
Bu durumda Trabzonlular Cenevizlilerin şartlarını kabul ederek
1418'de onlara harp tazminatı olarak fındık ve şarap
vermişlerdi.
Osmanlıların
Trabzon'u ilk ele geçirme teşebbüsü II. Murad (1421 1451)
zamanında olmuştu. Doğu Karadeniz'de bir sefere çıkan donanma,
şehrin önüne gelerek karaya kadar asker çıkartmış ancak şehri
alamamıştı. Şehir civarını yağmalayıp esirler aldıktan sonra
geri çekilen donanma, yolda fırtınaya yakalandığı için perişan
bir vaziyette İstanbul'a dönebilmişti. Yine de, bu seferin
sonunda Trabzon Rum Krallığı Osmanlı'ya 3000 altın yıllık vergi
vermeyi kabul ettirmişti.
1456 yılında
Safevi şeyhi Cüneyt, Canik Dağlarındaki Türkmenlerden topladığı
kuvvetlerle Trabzon üzerine yürüdü. Amacı şehri ele geçirip
kendi devletini kurabilmekti. Akçaabat'ın batısında Trabzon
kuvvetleri ile karşılaşan Şeyh, Trabzon kuvvetlerini dağıtarak
çok sayıda esir aldı ve Trabzon önlerine kadar ilerledi. Üç gün
süren kuşatmada şehri alamadı, fakat çıkan bir yangın nedeniyle
halk kaçarak şehirde sadece muhafızlar kaldı.
Şeyhin Trabzon
üzerine yürüdüğünün haber alınması üzerine Fatih Sultan Mehmet,
rum Beylerbeyi Hızır Bey'e Trabzon üzerine yürümesi emrine
verdi. Hızır Bey'in bir ordu ile geldiğini duyan Şeyh, kuşatmayı
kaldırdı ve süratle Torul Gümüşhane istikametinde çekildi,
buradan da Uzun Hasan'a gitti.
Trabzon
önlerine gelen Hızır Bey, Trabzon Kralı Kaloloannes (1429 1458)
ile yıllık 2000 altın vergi ödenmesi koşuluyla bir anlaşma
imzaladı ve aldığı rehinelerle Trabzon bölgesinden uzaklaştı.
Kaloloannes
bir yandan Fatih'e anlaşmayı onaylatmak için kardeşi David
başkanlığında bir heyet gönderirken, diğer yandan da Fatih'e
karşı bir ittifak oluşturmak için çalışıyordu. Uzun Hasan'a kız
kardeşini vermeyi vaat ederek bir anlaşma imzalamak için
görüşürken Gürcü Krallığı, Karaman Beyliği ve Papa ile de temasa
geçti. Bu ittifak teşekkül etmeden Kaloloannes ölünce yerine
geçen kardeşi David ağabeyinin izinden yürüdü. Papa'ya bir
mektup yazarak bir haçlı seferi düzenlenmesini talep ederken
Uzun Hasan'la da evlilik yolu ile ittifak kurdu.
Fatih,
Anadolu'da kendine karşı oluşturulmak istenen bir fitneden
haberdardı ve kökünü kazımak için 1461 yılında Anadolu seferine
çıktı. Bu seferde önce Sinop'u ardından Akkoyunluların eline
geçmiş olan Koyulhisar kalesini aldı ve Erzincan yakınlarındaki
Yassıçemen Yaylasına kadar ilerledi. Bu sırada donanma da
Gelibolu Sancak Beyi Kazım Bey komutasında Karadeniz'e
açılmıştı. Önce Sinop limanında demirleyen donanma, Sinop'un
alınmasından sonra Trabzon'a doğru ilerledi ve şehrin önlerine
gelerek kuşatmaya başladı.
Yassıçemen
yaylasında bulunan Fatih'e aralarında annesi Sara Hatun'un da
bulunduğu bir heyet gönderen Uzun Hasan, varılan mutabakat
üzerine ordusu ile birlikte Azarbaycan taraflarına sefere
çıkarken Fatih de Trabzon'a dönmüştü. Bayburt ovasından Doğu
Karadeniz dağlarına çıkan Fatih Sultan Mehmet Han burada
ordusunu iki kola ayırmış, birinci kol Mahmut Paşa kumandasında
batıdan, ikinci kol da kendi kumandasında doğudan ilerleyerek
Trabzon üzerine inmişti.
Trabzon Kralı
David, Osmanlı donanmasının kuşatmasına direnmeye çalışırken
Fatih'in Uzun Hasan tarafından meşgul edileceğini düşünerek
kara ordusunun gelebileceğine pek ihtimal vermiyordu. Fakat
Fatih ordularıyla birlikte Trabzon önlerine gelince başka
çaresinin olmadığını görerek 15 Ağustos 1461 tarihinde şehri
teslim etti.
Kral ve ailesi
ile birlikte şehrin ileri gelenlerini de gemilerle İstanbul'a
gönderirken, burada birkaç gün kalan Fatih bazı idari
düzenlemeler yapmış ve Donanma Komutanı Kazım Bey'i Trabzon
valiliğine atayarak geri dönmüştü. Dönüş yolunda çevre
kadılarına emirler göndermiş, ahalisi Istanbul'a qönderilen
Trahzon zehrini yeniden şenlemek için müslüman aileler
yollanmasını istemişti.
Fatih'in
Trabzon'dan ayrılırken şehre vali olarak bıraktığı Kasım Bey ve
daha sonra Vilayet-i Rum'u tahrirle görevlendirilen Umur Beğ
gibi idareciler Trabzon bölgesinden Istanbul'a ve Rumeli'ne
çeşitli sürgünler yapmıştı." Gönderilenlerin yerine de
Rumeli'nden ve Konya bölgesinden cok sayıda aile sürgün yolu ile
Trabzon'a getirilmişti.
Trabzon'un
güneybatı ve batı Fatih'ten çok önce Çepniler tarafından feth
edilerek iskan edilmiş v Türkleştirilmişti. Trabzon'un günev
doğu ve doğusu ise özellikle Yavuz Sultan Selim'in Trabzon
valiliği esnas nda Safevi katliamı nedeniyle Doğ Anadolu'dan
kaçan Akkoyunlular v bağlı Türkmen grupları iskan edilerek
Türkleştirilmişti.
17. yy. ikinci
yarısından sonra Trabzon valilerinin daha ziyade Karadeniz
sahillerini Kazak akınlarında korumak ve Ruslar'ın Karadenize
inmesinden sonra da Kafkasları istil etmesini önlemek için,
bunun yar sıra da Hudut Muhafızlığı görevi il Azak, Anapa, Sohum
ve Faş gik kalelerin korunması amacıyla, bu bölgelerde görev
yaptıklarını görüyoruz.
Hudut
Muhafızlığı ve Şar Seraskerliği gibi görevler nedeni ile Trabzon
valileri çoğu zaman hududu boylarındaki kalelerde
bulunduklarından, Trabzon bu sürelerde müte sellimler eli ile
yönetildi. Samsun'dan Erzurum'a kadar geniş bir bölgede asker ve
vergi toplamak gibi geniş yetkilere sahip olan Trabzon valileıi
'Canikli' ve 'Hazinedaroğlu' aileleri örneğinde olduğu gibi
hanedanlık haline gelmişlerdi. Bu süreçte valilerin dayanağı
olan yerel derebeylerin de gücü artmış, kimi zaman valiler
devlete, kimi zaman da derebeyler valilere ve dolayısıyla
devlete kafa tutmuşlardı.
Bölge bu tür
feodal ilişkilerin kıskacında kıvranırken Ruslar ilki 1809
yılında Akçaabat'ın batısındaki Sargana burnuna yaptıkları
çıkartma olmak üzere bölgeyi birkaç defa işgal etmek
istemişlerdi. Fakat iç kesimlerde iki defa Gümüşhane'ye kadar
ilerleme fırsatını yakalamalarına rağmen sahillerde pek başarılı
olamamışlardı.
Ruslar bu
fırsatı I. Dünya Savaşı esnasında yakalayabildiler.
Almanlar Rus
Cephesindeki yüklerini hafifletmek için müttefiki olan
Osmanlıları Rusya'ya karşı savaşa girmek için sıkıştırıyorlardı.
29 Ekim 1914'de Osmanlı Donanması Karadeniz'deki Rus limanlarını
bombalayınca Rusya'nın buna cevabı 1 Kasım 'da Doğu Anadolu'ya
saldırmak oldu.
|