TDF’den Çaykur’a ‘Radyasyonlu Çay’
tepkisi
Trabzon Dernekleri Federasyonu (TDF) Genel Başkan Yardımcısı ve Çernobil
felaketinin Karadeniz’deki Etkilerini Araştırma Komisyonu Başkanı
Hüseyin Ayaz, Rize Üniversitesi bahçesinde yapılan kazıda ortaya çıkan
radyasyonlu çaylarla ilgili yazılı açıklamada bulunan Çaykur Genel
Müdürlüğüne sert tepki gösterdi.
Ayaz; “Karadeniz halkı ve bütün Türkiye’ye radyasyonlu çay içirdiler,
Bugün hâla endişe edilecek bir şey yok diyorlar.
Kafalarını makamlarından dışarıya çıkardıklarında kanser nedeniyle nice
yüreklerin nasıl yanarak kül olduğunu göreceklerdi” şeklinde konuştu.
Trabzon Dernekleri Federasyonu (TDF) Genel Başkan Yardımcısı ve
Çernobil’in Karadeniz’deki Etkilerini Araştırma Komisyonu Başkanı
Hüseyin Ayaz, Çaykur Genel Müdürlüğünün Rize Üniversitesi’nin bahçesinde
bulunan çaylarla ilgili yaptığı açıklamayı eleştirerek: “Basına yansıyan
haberlere göre Çaykur yetkilileri, 1986 yılı ürünü olan tüm radyasyonlu
çayların gömüldüğünü kaydederek halkın endişe etmemesi gerektiğini
söylemişler.
Bu sözlere isyan etmemek elde değil. 1986 ürünü 58 bin ton radyasyonlu
çayın tamamının tedbir alınarak gömüldüğünü söylemek vatandaşı
kandırmaktır. O dönemin yetkilileri bırakın tedbir almayı 1 mayıs 1986
tarihinde Türkiye’nin radyasyonlu bulutların etkisi altına girmek üzere
olduğu uyarısını yapan dönemin Rus Büyükelçisi’ni 29- 30 nisan Tarih te
Avrupa sağlık örgütünü dikkate almayarak konuyu halktan ve basından
gizlemişlerdir.” diye konuştu.
1986 yılında meydana gelen Çernobil felaketinin ardından Trakya ve
Marmara bölgelerinde yetkililerce gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen
aynı hassasiyetin Karadeniz Bölgesi için gösterilmediğini vurgulayan
Hüseyin Ayaz, “Felaketin ardından oluşan radyasyonlu bulutlar adeta
Karadeniz’in üzerine ölüm gibi çöktü.
Halkın bağ ve bahçelerinde yetiştirdiği sebze ve meyveler radyasyonun
etkisine maruz kaldı. Birinci derecede risk altında yaşayan 10 milyon
Karadeniz insanı kaderiyle baş başa bırakıldı. Bugün Karadeniz
Bölgesi’nde patlama yapan kanser hastalığının temeli o döneme dayanıyor.
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun seyyar radyasyon ölçme cihazları
olaydan 4–5 ay sonra Karadeniz Bölgesi’ne gönderildiğinde her şey
bitmişti. ” şeklinde konuştu.
“Çaykur yetkilileri Çernobil faciasının ardından radyasyonlu çayları
imha için Çevre Kanunu’nu hiçe sayarak bilinçsizce önce bu çayları
yakmaya ve gizlice toprağa gömmeye çalışmadı mı?” diye soran Hüseyin
Ayaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Felaketi felaketle örtmeye çalışan
zihniyete, zamanın duyarlı belediye başkanları itiraz ederek kendilerine
Asliye Hukuk mahkemelerinde davalar açarak yürütmeyi durdurma kararı
almışlardı. Ellerinde kalan çayları emirlerindeki işçilere vererek el
altından, dere yataklarına yakın yerlerde gömdüren ve halkımızın da
radyasyonlu su içmesine neden olanlar, ayrıca o dönem 1-2-3 sürgün çaya
bir önceki yıldan arta kalan çayları katıp harmanlayarak bu çayları yurt
dışına satmaya çalıştılar.
Ancak o dönemdeki radyasyonlu çaylar AET’nin (Avrupa Ekonomik Topluluğu,
AB) 30.05.1986 yılında çıkardığı 1707 sayılı kararda geçen “1 kilogramda
600 bekerel üzerinde radyasyon taşıyan ürünlerin alım ve satımının
yasaklanması” hükmüne takılarak Türkiye’ye iade oldu.
Bizim yetkililerimiz de iade çayları İstanbul Sarıyer’deki paketleme
fabrikasından bir gecede TIR’lara yükleterek ülke genelinde askeri
birliklere ve okullara dağıttılar.”
Aradan geçen 23 yılın ardından ihmaller neticesinde bugün Karadeniz
insanının kansere mahkûm olduğunu, ancak süreç içerisinde hala Çaykur
yetkililerinin kanseri görmezden gelerek halkı endişe etmemeleri
konusunda uyarmalarına isyan ettiğini aktaran Ayaz,
“İhmallere neden olan zihniyet, kafalarını makamlarından dışarıya
çıkardıklarında bugün sadece kanser nedeniyle nice yüreklerin nasıl
yanarak kül olduğunu görecekler.” diye konuştu.
Ayaz, yıllardır Çaykur yetkililerine o dönem TAEK’in (Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu) Karadeniz’de yaptığı radyasyon ölçüm değerlerini
sorduğunu ancak konuyla ilgili şu ana kadar kendisine hiçbir açıklamanın
yapılmadığını belirterek şunları söyledi: “O dönem birinci ve ikinci
sürgün çayları müstahsil tarafından toplanmış ve Çay kur’a satılmış.
Çay kur da imalat yaparak bu ürünleri iç ve dış piyasaya sürmüştür.
Bölgeye sonradan gelen TAEK’lı yetkililerce yapılan ölçümler üçüncü
sürgündeki çaylara yapıldı. Bu da şu demek oluyor; esasen aşırı dozda
radyasyon içeren çaylar, ölçüm yapılmadan aylar önce başta Karadeniz
halkı olmak üzere tüm ülke geneline dağıtılarak tüketilmiş.
O zamanki ihmaller zincirini çok iyi bilen ve gerekli tedbirleri almayan
kişilerin halen aynı kurumda yetkili görevlerde bulunup ‘endişeye gerek
yok’ gibi sözler sarf etmeleri bizlere daha çok bu tip vakalar yaşatır.
Yurtdışına ihraç edilemeyen çayları olaylardan habersiz olan halkımıza
içirdiler. Sonra da hiçbir şey yokmuş gibi basına pozlar verdiler.
Toprağın altında radyasyonlu çay aranmasına gerek yok. Çünkü radyasyonlu
ürünlerin çoğu o zamanki ihmaller neticesinde insanlar tarafından
tüketildi. Bugün toprağın altından çıkan çaylar zamanında piyasaya
sürdükleri çayların çöpleridir.

Çaykur, bir inşaatın temel kazısı sırasında bulunan toprağa gömülü
çaylarla ilgili açıklama yaptı
ÇAY İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur), Rize Üniversitesi Kampus
alanındaki bir inşaatın temel kazısı sırasında bulunan toprağa gömülü
çaylarla ilgili açıklama yaptı.
Geçmişte çay fabrikası olarak kullanılan alan bir süre önce Rize
Üniversitesi'ne devredilirken geçen cuma günü burada yapılan inşaat
kazısında gömülü çaylar bulundu.
Çernobil kazası ardından gömülen radyasyonlu çayların tehlike oluştrup
oluşturmadığı tartışma konusu haline geldi. Çaykur tarafından bugün
yapılan açıklamada, Çernobil kazası ardından halkın olası olumsuz
etkilerden korunması amacıyla bazı önlemler alındığı hatırlatılırken
şöyle denildi:
“Bu bağlamda, 1986 ürünü olan 58 bin 70 ton çayın tamamı Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu nezaretinde, teknik tedbirler alınarak gömülmüştür.
Yine, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından, bu çayların herhangi bir
metotla gömülmesinde sakınca görülmediği belirtilmiştir. Yapılan bu gömü
işlemi, kamuoyunun bilgisi dahilinde olan aleni uygulamadır. Daha önce
çeşitli vesilelerle gündeme gelen bu durum hakkında teşekkülümüzce de
gerekli basın açıklamaları yapılarak kamuoyu ile iletişim içerisinde
olunmuştur.”
Çaykur'un açıklamasında, gömü noktalarının periyodik olarak Türkiye Atom
Enerji Kurumu tarafından kontrol edildiği belirtilerek, şöyle devam
edildi: “En son kontrol 9 Temmuz 2009 tarihinde Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu'nca yapılmıştır. Kamuoyunun malumu olduğu üzere; Rize
Üniversitesi’nin boş sahasındaki gömü alanında yapılan inşaat kazısı
neticesinde görülen çay çöpleri, gerekli tedbirler alınarak kontrollü
bir şekilde ve kamuoyu bilgisi dahilinde gömülmüştür. Bu gömü işlemleri
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun kontrol ve takibi altındadır.
Kamuoyunun endişe etmesini gerektirecek herhangi bir problem
bulunmadığını, yapılan işlemlerin bilimsel icaplar doğrultusunda, resmi
izinler ve kontroller çerçevesinde yapıldığını arz ederiz.”
|